17 Aralık 2013

World War Z (Dünya Savaşı Z)



Fütürist felaket senaryolarının sonuncusu, hatta en iyisi belki de World War Z ("Dünyalar Savaşı Z")...
Brad Pitt ve Mireille Enos'un başrollerinde oynadığı, yönetmenliğini Marc Forster'in yaptığı World War Z, içinde biraz I Am Legend (Ben Efsaneyim), biraz 28 Days Later ("28 Gün Sonra") izleri taşıyan ama ikisinin harmonisinin de bana göre üzerinde bir tat bırakıyor izleyicide.

Gerry Lane, Birleşmiş Milletler (BM) adına birçok ülkede görev almış, artık vaktini ailesiyle geçiren bir adamdır. Philadelphia, sokaklarında iki kızı ve eşi Karin Lane ile sıkışık trafikte birşeylerin yanlış gittiğini sezdiğinde artık çok geç olmuştur. Güney Kore'de başlayan ve sonrasında sayısız ülkeye yayılan, girdiği insanı tam bir zombiye çeviren virüs, bulaştığı kişiyi amaçsızca bir sonraki sağlıklı insanı bir an evvel ısırmaya teşvik etmektedir. Yaşanan kaosta, hızla ilerleyen vahşetten ailesiyle kaçmaya çalışan Gerry Lane, BM'in kendilerine yardım etmeleri şartıyla ailesini bir güvenli bir gemiye bırakarak virüsün ilk yayıldığı yere gidip milyonlarca insanın her saniye zombiye dönüştüğü bu salgını çözmeye gider. Güney Kore'den Kudüs'e uzanan yolculuğunda türlü gerilim ve macera Gerry Lane'i iştahla beklemektedir.





Öncelikle filmin gerçekçiliği senaryo anlamında insanı düşündürse de görsellik, oyunculuk ve makyaj anlamında kesinlikle izleyiciyi tatmin ediyor. O kadar aksiyonun içinde özellikle bir kaç sahne var ki tabiri caizse seyirciyi koltuğundan fırlatıyor. Oyunculuk konusunda Brad Pitt'i tartışmaya mahal vermeyen filmde bence dikkat çeken diğer bir oyunculuk da, Brad Pitt'e Kudüs macerasında ve sonrasında eşlik eden İsrailli bir bayan askeri oynayan Segen rolüyle izlediğimiz Daniella Kertesz'e ait. Asker gibi davranmayı, cesareti ve masumiyeti nasıl oynaması gerekiyorsa öyle oynamış Kertesz.

Filmin içinde çok hoşuma giden diğer sahne, Gerry Lane'in, zombi tarafından ısırılan birini bir - iki - üç-......- on bir - on iki! diye sayarak izlemesi ve on iki rakamının zombiye dönüşüm için eşik noktası olmasının gösterilmesiydi. Neredeyse ben bile o sahnelerde on ikiye kadar sayma mecburiyeti hissettim kendimde. 

Doğanın, kendisine nasıl davranılırsa, aynı şekilde hatta daha şiddetlice karşılık vereceğinden; insanların başına gelecek felaketlerin yine insan sebebiyle olacağına kadar farklı mesajlar içeren film, aksiyon, gerilim, bilim kurgu ve korku sınıflarını hepsinin hakkını fazlasıyla veriyor. Bu tarz filmleri izlemeyi sevenlere şiddetle öneriyorum.




Filmde özellikle Kudüs sahnelerinde birçok düşünceye dalıyor insan. Yönetmenin vermek istediği mesaj kiminin hoşuna gider kiminin gitmez ama insanı bu denli kısa sürede de olsa, dinlerin ve insanlığın kardeşliği, İsrail ve Duvar kavramlarının zekice gösterilmesi ve Gerry Lane'in İsrailli görevli ile konuşmalarında, görevlinin İsrail ile ilgili söylediği sözler bence çok akıllıca sahnelenmiş.

7.1'lik IMDB puanı bence kimseyi film hakkında olumsuz düşünceye itmemeli. Zombi, dünyanın sonu, büyük felaket, salgın, virüs..vs. konular göz önüne alındığında eğer bir film havuzu oluşturursak, ben bu filmi bu havuzun içinde ilk 10'a rahatlıkla sokarım.

Not: Filmin soundtrack'lerini de dikkatlice dinlemenizi öneririm, zira çok güzeller...

İyi seyirler..


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

World War Z (Dünya Savaşı Z)

 

16 Aralık 2013

The Hobbit : The Desolation of Smaug ("Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları")


The Hobbit: An Unexpected Journey - ( Hobbit: Beklenmedik Yolculuk ) filminin devam filmi The Hobbit : The Desolation of Smaug ("Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları") yine izleyiciyi büyük bir maceranın içine çekiyor.


Yüzüklerin Efendisi'nin geçmişine yolculuk yapan Hobbit üçlemesinin ikinci filmi olan Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları'nda, Shire'lı Hobbitimizi Bilbo Baggins, cücelerin lideri Thorin Meşekalkanı ve  ekibi ile birikte Ejderha Smaug'un hüküm sürdüğü Erebor Cüce Krallığına ulaşmak için yolda türlü maceralarla karşılaşırlar. Yollarına devam etmek için Kayıp Orman'dan geçmek zorunda olan Cüceleri, ormanın hakimiyetini elinde bulunduran dev örümceklerle imtihanları onları yollarından alıkoymasa da, karşılarına hiç de beklemedikleri bir sırada Elf'ler çıkması ve kendilerini tutsak etmeleri onları şaşırtır. Thorin ve Cüceleri, Elf esaretinden kurtulmak için Bilbo Baggins'in yardımına ihtiyaç duyarken, diğer yandan Azog'un önderliğinde hızla güçlenen ve orduları büyüyen Ork'lar da cüceleri Yalnız Dağa ulaşmadan önce yok etmek için yola çıkarlar. Elf'lere rağmen Elf'lerin diyarında Cüceleri arayan Ork'lar, nehir üzerinde Cücelerin peşine düşerler. 

Bu kovalamacayı atlatmaya çalışan Cücelerin hazır olması gereken en büyük mücadele, Erebor Krallığı'nda kendilerini beklemektedir. Erebor hazinesinin içinde uyuyan Ejderha Smaug, Arkantaşı'nı almak isteyen cücelerle amansız bir mücadeleye girişecektir.

Hobbit serisinin ortadaki filmi Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları, Peter Jackson'un yine görselliği  ve aksiyonu sonuna kadar hissettirmek için elinden geleni yaptığını gösteriyor. Bu heyecana bir de 3D tekniği eklenince, izleyici yer yer nefesini tutarak izliyor macerayı. Martin Freeman (Hobbit Bilbo Baggins), Ian McKellen (Gandalf), Richard Armitage (Thorin Meşekalkan), Sylvester McCoy (Radagast), Peter Hambleton (Gloin), Aidan Turner (Kili) gibi oyunculara Yüzüklerin Efendisi serisinin hem yakışıklı hem de üstün yetenekli Elf'i Orlando Bloom ve yine bir başka Elf, savaşçı ve bir o kadar da güzel oyuncu Evangeline Lilly eşlik ediyor. Ejderha Smaug'un sesine hayat veren aktör ise Benedict Cumberbatch.




Film, öncelikle bu tarzda bir filme özlem duyan izleyiciyi 2013 yılı bitmeden mutlu ediyor. Yüzüklerin Efendisi serisinin tadını veremeyecek olsa da, civarında bir hazzı yaşatıyor hayranlarına. İlk filme göre bol aksiyonlu filmde, yer yer durağanlaşmalar görsek de geneli itibariyle aksiyona doyuruyor. Filmde özellikle yağmurdan kaçarken doluya tutulma misali, Cücelerin, Elf'lerden kaçarken bir de Ork'larla mücadele etmek zorunda kaldıkları sahneler filmin bana göre aksiyonu en yerinde kısmıydı. Bu sahnelerde özellikle Legolas (Orlando Bloom) ve Tauriel (Evangeline Lilly) olağanüstü yetenekleri izlemeye değer. Legolas'ın Yüzüklerin Efendisi'ndeki usta ok kullanışının daha fazlasını görebiliyorsunuz. Aynı şekilde Tauriel'in ustaca kullandığı ok ve kılıcı ile Ork'larla mücadelesi de çok başarılı. 



Filmde bana göre bir kaç eksik de şöyle: Öncelikle güzelleri güzeli Tauriel'in Cüce Kili'ye ("Aidan Turner") karşı başlayan aşkı tabi ki güzel bir şey. Ancak, sonraki filmlerde eğer bir yere bağlanmayacaksa, filmde bence izleyiciyi en sıkan kısımdı. İzleyici [özellikle erkek olanlar :) ] elbette Evangeline Lilly görmek isterler ancak, olanca hızıyla akmaya çalışan filmde, bu ikili arasındaki duygusallık insanı tebessüm ettirse de, sahnelerin hemen sonrasında başlayan ani değişim, yani romantik dramadan bir anda fantastik maceraya geçiş izleyicide bir afallama yaratıyor. Belki Peter Jackson bilerek bunu hedeflemiştir ancak bana fazla uzun ve gereksiz geldi bu sahneler.

Filmde sık sık üzerinde durulan Ejderha derisine saplanabilecek tek ok diye bahsedilen Kara Ok, izleyicide "ne zaman kullanacaklar?" ya da "şu Smaug'a bu oku kim saplayacak bakalım" diye düşündürürken, filmde hiç kullanılmaması bence büyük bir boşluk oluşturmuş. Yine, Peter Jackson bunu da düşünüp belki de serinin üçüncü filmine saklamak istedi ve öncesinde hikayesini izleyiciye öğretmek istedi AMA, bir film izliyorsak içindeki çoğu şeyin izlediğimiz filmle ilgili olmasını isteriz. Yani, ben bir ara izlediğim sahneleri kafamda bahis oynatmaya başladım, acaba bu filmde gösterecekler mi diye. 




Son eleştirim de filmin üçüncüsünün geleceğini bilsek de filmin final sahnesi. Sahneyi tabi ki burada anlatmayacağım, ancak keşke daha heyecan verecek şekilde bitirselerdi. Sırf 3.ye geçiş yapalım demek için bitirmişler. İnsanda bir yalpalama oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Genel itibari ile yorumum olumlu olsa da, birçok kısmında seyirciyi düşündüren filmi ,izlemenizi tavsiye ederim. Serinin son filminde tüm bu merak ve tereddütleri gidereceğinden şüphe duymadığım Peter Jackson'un, Yüzüklerin Efendisi finaline yakın bir kapanışı seyirciye sunup, oluşan merak ve olumsuz düşünceleri yok edeceğini temenni ediyorum.

İyi seyirler..


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

The Hobbit : The Desolation of Smaug ("Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları")

 

9 Aralık 2013

Gattaca


Yönetmenliğini, The Truman Show'un senaristliğini üstlenmiş olan Andrew Niccol'ün yaptığı 1997 yapımı Gattaca, başrollerinde Ethan Hawke, Uma Thurman ve Jude Law gibi usta oyuncuların oynadığı bir bilim kugu filmi. Tabi içinde dramayı ciddi anlamda barındırıyor.


Toplumda, doğumların bile kontrol edildiği, yeni doğacak bebeklerin her özelliğinin bilindiği ve süper insanı yetiştirme adına teknolojinin tüm kaynakları zorlandığı dönemde, Vincent ("Ethan Hawke") birçok hastalık ve genç yaşta ölüm riskini taşıyarak dünyaya gelir. Ailesi Vincent'ın durumuna her ne kadar üzülse de genç yaşta kaybedecekleri bir evlatları olduğu bilgisiyle yeni bir kardeş daha dünyaya getirmeye karar verirler. Yeni kardeş Vincent'a göre oldukça üstündür.

Vincent, hastalanma, yaralanma, ölüm..vs gibi olasılıkları sebebiyle toplumun en alt kademesindeki işleri yapmak zorunda kalır. Temizlik görevlisi gibi. İşte Vincent, uzaya gitme hayaliyle çocukluktan beri işe girmek için yanıp tutuştuğu uzay firmasına ancak temizlikçi olarak girer. Ancak herkesin hafife aldığı Vincent zekasını bu şirkete girmek için kullanan Vincent, toplumdaki en yüksek zeka ve fiziksel güce sahip bu seçilmiş insanların çalıştığı firmaya bu düşük seviyeli fiziği ile nasıl girecektir? İşte bunun cevabı Jerome Eugene Morrow ("Jude Law") ile kesişmesiyle netleşecektir.



Gattaca, teknoloji içeren bir film gibi olsa da aslında tamamen bir insanın hayali için nelerden vazgeçebileceği ve neler yapabileceğini anlatmak adına güzel bir film sayılabilir. Genellikle durağan ilerlemesi, renklerin sadeliği her ne kadar sıksa da, oyunculuk adına güzel tadlar bırakıyor. Özellikle Uma Thurman'ın ve Jude Law'ın çok genç hali, filmi benim gibi günümüz yılında izleyenler için bir hayli şaşırtıcı gelecektir. Ethan Hawke da genç ancak onun becerisi tamamen rolünde. Rolünü çok iyi oynayan Hawke, yaşadığı psikolojiyi karşıya geçirebiliyor.



Film değişik tarzı ve IMDB'den aldığı hiç de azımsanmayacak 7.8 puanı sebebiyle bir kez izlenmeli.

İyi seyirler..

Not: Jude Law'ın filmde merdiven sahnesi çok etkileyiciydi.


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Gattaca


2 Aralık 2013

Tamam mıyız?


Çağan Irmak'ın son filmi "Tamam mıyız?" duygu yüklü hikayesiyle Türk izleyicisi ile buluştu. Film, Çağan Irmak'ın çoğu filminde hep aynı oyuncu kadrosu ile çalışma alışkanlığını bir kenara bıraktığını ve yepyeni ve genç bir kadro kurduğunu ilk bakışta belli ediyor. Aras Bulut İynemli ("İhsan") ve Deniz Celiloğlu ("Temmuz") filmin ana karakterleri. Bu iki genç adama, kötü adam rolünü hayranlıkla izlediğim Gürkan Uygun, usta oyuncular Sumru Yavrucuk, Zuhal Gencer Erkaya ve Kavak Yelleri dizisinden herkesin sevdiği Aslı Enver eşlik ediyor.


Film bedensel engeli ile hayata tutunmaya çalışan ancak zorlu koşullar ve anlayışsız babası sebebiyle bu durumdan bir hayli bıkmış olan İhsan'ın, çok varlıklı bir aileden gelmesine rağmen, gay olduğu için babası tarafından evden gönderilen, kendi hayatını özgürce yaşamak isteyen heykeltıraşımız Temmuz'un birlikte yaşadıklarını konu alıyor.

Temmuz, Beyoğlu'nda köpeği Prenses ile yaşadığı serkeş ve alkole bağımlı şekilde yaşarken, üzerine, sevgilisinden de ayrılması ile birlikte daha da buhrana sürüklenir. Ailesinden bir tek annesinin ilgilendiği Temmuz, günün küçük bir kısmında hiç üzerine düşmediği heykel ve çizimleri konusunda işler ile uğraşır. Tabi bu işi de aslında kendisi takip edemez, yakın arkadaşı Beste sayesinde işler ona paslanmaya çalışır ki bu da uzun sürmez ve hiçbir işi alamaz hale gelir. İhsan, dünyaya kolları ve bacaklar olmadan gelen, kenar mahallenin birinde yaşama tutunmaya çalışan engelli bir gençtir. Annesinin ona gösterdiği şefkatin milyonda biri babasında yoktur. İhsan'a, hayata neden geldiği için bile kin güden baba, İhsan'ı açık açık istememektedir. 



Bu iki genç, Temmuz'un arka arkaya İhsan'ı rüyasında görmeye başlaması ve üstüne üstlük bir gün parkta İhsan'ı görüp, "rüyamdaki kişi buydu" diyerek onunla tanışmasına kadar birbirleri ile tamamen zıt iki hayatı yaşayan ve daha önce hiç tanışmamış kişilerdir. Temmuz hayatındaki eksikliği İhsan ile tamamlar. İhsan da aynı duygularla Temmuz'a sarılır ve ilk defa bir kişiye gerçek bir ağabey demeye başlar.

İkilinin hikayesi bundan sonra daha da enteresan bir hal alacaktır. Birbirlerini tamamlayan bu iki genç yaşama tutunmak için zamanların büyük çoğunluğunu birlikte geçirmeye başlar.

Çağan Irmak kendini Türk Sinemasında fazlasıyla ispat etmiş bir yönetmen artık. Yapacağı filmler seyirci tarafından beklenir hale gelmiş. Bu kez yönetmenliğe ilave olarak bir de senaryosunu yazdığı filmi "Tamam mıyız?"da engelli insanların toplum içinde nasıl aşağılandığını izleyiciye tokat atarcasına izah ediyor. Ama filmindeki asıl mesaj, hayatın vazgeçilemeyecek kadar yaşamaya değer ve keyifli olduğudur. 

Ortalamanın biraz üzerinde bir puanı rahatlıkla hak eden filmi izlemenizi tavsiye ediyorum.

İyi seyirler...


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Tamam mıyız?



27 Kasım 2013

Yunus Emre Aşkın Sesi Filmin Fragmanı Yayınlandı!


Anadolu'nun yüreğinden tüm dünyaya barış, kardeşlik ve aşk mesajları ile ışık saçan Yunus Emre'nin hayatından bir kesit sunan Yunus Emre Aşkın Sesi filminin fragmanı yayınlandı!


Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışı ve Osmanlı Devleti'nin kuruluşu dönemlerinde yaşamış, barış ve kardeşlik hayat felsefesi olmuş, aşkı arayışa ömrünü adamış büyük şair ve mutasavvıf Yunus Emre'nin hayatını anlatan Yunus Emre Aşkın Sesi filmi 10 Ocak 2014'te seyirci ile buluşmaya hazırlanıyor. Filmden ilk görüntüler bugün görücüye çıktı. 

Başrolde, Yunus Emre canlandırmasıyla Fetih 1453 filminden de tanıdığımız Devrim Evin'in oynadığı filmin diğer oyuncu kadrosu da büyüleyici. Kadrosunda Ahmet Mekin, Altan Erkekli, Bülent Emin Yarar, Altan Gördüm, Sinan Albayrak, Nilay Cafer, Nesimi Kaygusuz, Suna Selen ve Burak Sergen bulunan Yunus Emre Aşkın Sesi filminin yönetmeni de Kürşat Kızbaz.

Filmin fragmanı ile sizleri baş başa bırakıyorum.

İyi seyirler.

İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Yunus Emre Aşkın Sesi

 

25 Kasım 2013

Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak ABD'de Açılış Rekoru Kırdı!



Variety.com'un haberine göre The Hunger Games: Cathcing Fire (Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak) filmi ABD'de gösterime girdiği ilk üç günde elde ettiği 161 Milyon Dolar'lık gişe ile, Kasım ayında gösteriem giren filmler içinde en iyi açılışı yaparak bu alanda bir rekor kırdı!.

İlk üç gün baz alındığında tüm dünyada da yaklaşık 308 Milyon dolar gişeye ulaşan Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak filmi, tüm zamanların açılış rekoru sıralamasında da 12. sırada kendine yer buldu. Film ABD'de açılış gişelerine bakıldığında da (tüm zamanlar) sadece Yenilmezler (The Avengers), Iron Man 3 ve Harry Potter Ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 2 filmlerinin gerisinde kaldı.

The Hunger Games: Açlık Oyunları serisinin ilk filmi de hatırlanacağı üzere tüm dünyada yaklaşık 408 Milyon dolar gişe elde etmişti.

The Hunger Games: Cathcing Fire (Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak) filminin fragmanı ve film yorumu için tıklayınız..

23 Kasım 2013

The Hunger Games: Catching Fire ("Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak")

The Hunger Games ("Açlık Oyunları") serisinin ikinci filmi Catching Fire ("Ateşi Yakalamak"), heyecanı kaldığı yerden devam ettiriyor. Hem de ilk filme göre aksiyon sahnesi ve görselleri daha güçlü şekilde!


Katniss Everdeen ("Jennifer Lawrance") ve Peeta Mellark ("Josh Hutcherson") 74. Açlık Oyunlarının galipleri olarak sakin bir hayata geri dönmeyi umarken, Panem şehrinin başkanı Snow ("Donald Sutherland") bu ikiliye, isyan ihtimalinin gitgide arttığı diğer mıntıkalara gidip iktidarını güçlü tutmak için konuşmalarını emreder. Aksi takdirde ailelerinin hayatı söz konusu olacaktır. Katniss ve Peeta, bu şehirlerde 74. oyunda kaybettiklerini hatırlayınca mıntıkadaki halkın umudunu arttıracak ve isyan ateşini yakacak konuşmalar yapmaktan geri kalmazlar. Tabi bu, Snow'un mıntıklara sert müdahalesini de beraberinde getirir.

Snow, Katniss ve Peeta'yı başkent Panem'e geri çağırır ve her çeyrek asırda bir yapılan Quarter Quell oyunlarının yapılacağını bildirir. Hem de oyuncular bu kez oyunlarda farklı zamanlarda galip gelenlerden oluşacaktır. Yani bir Şampiyonlar Ligi! Bir de üstüne Snow'un oyunların programcısı olan Plutarch'tan ("Philip Seymour Hoffman") hem daha kapsamlı bir 3D oyun tasarımı hem de Katniss'in halk gözünde etkisini yitireceği bir strateji geliştirmesini istemesi, 75. Açlık Oyunlarını çok daha ilgi çekecek bir duruma getirir.





Film ile ilgili yoruma gelecek olursak, ilk filmdeki yönetmenin değiştiğini, Gary Ross'un yerine Francis Lawrence'in geldiğini görebiliyoruz. Lawrance, Ross'a göre daha iyi yönetmiş diyebiliriz, çünkü ilk filmde bizleri etkilese de keskin ölüm ve kan sahneleri belki bazı izleyiciyi kaçırabilecek seviyedeydi. Lawrance ise bu filmde aksiyonu, kandan uzaklaştırıp daha çok zeka ve strateji kokan sahnelerle yansıtmış. Oyun alanındaki çoğu sahne bunu gösteriyordu. 2,5 saate civarındaki filmde özellikle ilk yarı Katniss ve Peeta'nın diğer mıntıkaları gezmesi ve Snow'un gücünü tazelemesi için gerekli konuşmalarla ve duygusal sahnelerle izleyicinin az da olsa sıkılmasına sebep olabilir. Lakin, ikinci yarıda ilk yarıdaki bu özürünü ciddi şekilde telafi ediyor ve hızlı bir oyun macerası başlıyor. 



Filmin oyun sahneleri de bir hayli heyecan verici. Bir saat kurgusuna göre işleyen koskoca ada, her gün farklı sürprizlerle oyuncuların karşısına çıkmakta. Bu oyun sahnelerinde aklıma takılan ve açıkcası beğenmediğim yerler de yok değildi.

1. Özellikle maymunlarla olan sahne, sinema severleri ciddi anlamda gerilime sürüklemesi ve koltuklarına yapıştırması açısından güzel olsa da bu kadar karanlık ortamda çekilmesini anlayamadım. Hareketleri görebilmek için gözlerimi iki katı dikkatle açtım ama bazı sahneleri yine de kaçırdım. Büyük bir perdede izlemiş olmama rağmen, aklıma, bu sahneyi daha düşük pikselde daha küçük ekranda izleyecek olanlar (PCde tablette, laptopta..) ne yapacak diye düşünmeden edemedim.

2. Günün belli saatinde ağaca düşen yıldırım, sel..vs belirtileri çözmelerine karşın, oyun tasarımcısı saat takibini yapamamları için oyuncuları tehlikeye sokar. Hatta replik olarak "bakalım bundan sonra saati nasıl anlayacaklar" demesine rağmen oyuncular, yine ağacın yıldırım düşeceği saate göre plan yaparlar. Bu bana biraz tezat geldi.

3. Oyundaki bir sahne olmamasına ve milletin "ya buna mı takıldın" diyeceğini hissetsem de, filmde 12. mıntıkaya gelen psikopat komutanın üzerine atlayan Katniss'in sevgilisini, cezalandırmak için yaka paça şehrin meydanına götürürken, Katniss'in olayı görmesine rağmen bir köşede gözünden yaralanan bir kadına yardım etmesi bana abesle iştigal geldi. Burnunun dibinde sevgilisi (onun için dünyayı yakacak kadar sevdiği aşikarken) ölüme giderken dikkati nasıl alanın farklı köşesindeki bir kadına gider, anlayamadım.






Neyse, bazı sahneler amatörce gelse de makyaj, görseller, aksiyon, zeka, teknolojinin yansıtılması..vs konularda ciddi anlamda beğendiğim Ateşi Yakalamak filminin sürpriz finaline de hazır olmak gerek. İnsan bir an donup kalıyor. "Aaaaa bu ne yahu, böyle mi bitecekti" diyorsunuz. Ancaaaakkk, bu şaşkınlık serinin 3. filmini işaret ettiği düşüncesiyle bir anda heyecana sürüklüyor insanı. Hem de 3. filmde bu kez İsyan konusunun ağır basacağı açıkça anlaşılıyor. 

Oyuncu kadrosuna gelirsek, Jennifer Lawrance ve Josh Hutcherson'a  Liam Hemsworth ("Gale" rolüyle) müttefik oyuncu olarak yardım ediyor. Diğer oyunculardan bazıları ise şöyle; Woody Harrelson, Paula Malcomson, Elizabeth Banks, Bruce Bundy, Jack Quaid.

Film şu an henüz 20,000'in üzerinde kişi tarafından oylansa da IMDB'de ciddi bir skor olan 8.3 puanıyla dikkat çekiyor. 

Aksiyon severlere sonuna kadar tavsiye edebileceğim The Hunger Games: Catching Fire ("Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak") filminin fragmanını aşağıda daha önceki yayınımda da gösterdiğim gibi tekrar paylaşıyorum. 

İyi seyirler


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

The Hunger Games: Catching Fire ("Açlık Oyunları: Ateşi Yakalamak")

 

21 Kasım 2013

Sonbahar



2008 yılı Özcan Alper yapımı Sonbahar filmi, Hayat Dönüş Operasyonları'nın ardından cezaevlerinden salınanlardan biri olan Yusuf'un memleketi olan Artvin'e dönüşü ve yaşadıklarını konu alıyor.


Yusuf (Onur Saylak) üniversitede henüz öğrenciyken girip 12 yıl kadar kaldığı ceza evinden ölümcül hastalığı sebebiyle salınır ve kalan ömrünü doğduğu topraklar olan Fırtına Vadisi - Çamlıhemşin'de geçirmeye karar verir. Burada hastalığını bir sır gibi neredeyse kendinden bile saklayan Yusuf, gündüzleri çocukluk arkadaşı Mikail (Serkan Keskin) ile geçirir. Zaman zaman şehir merkezine de gezmeye giden bu iki arkadaş, bir tavernada Gürcü hayat kadınları ile sohbet ettikten sonra, Yusuf'un aklı kadınlardan birinde kalır. Elka (Megi Kobaladze) ile fiziksel ilişkiden kaçınan, onu duygusal olarak hissetmek isteyen Yusuf, şehir merkezine seyahatlerini sıklaştırır. Bu arada mevsim de Sonbahar'dan kışa dönmektedir.

Filmin özet yapılacak fazla bir senaryosu yok bu sebeple üst paragrafta bunu bıraktım. Filmin belki de daha çok konuşulması gereken kısmı, Özcan Alper'in (Hopa'lı oluşu da büyük etki etmiş olsa gerek) seyirciye iliklerine kadar hissettirdiği Karadeniz'in en ucundaki o eşsiz manzaralar ve başroldeki Yusuf'un iç dünyasını sessiz sessiz çalan Karadeniz'e has insanı okşayan soundtracklerle yaşatmasıdır. 




İzleyiciyi etkileyen diğer yerlerden biri de bence pek duymaya alışkın olmadığımız Lazca'nın sık sık kullanılmasıdır. Bu diller maalesef kaybolup gidiyor. Karadeniz'li olmasam da bu dilleri hatırlattığı için Özcan Alper'e teşekkürler. Ama en büyük övgüyü çekimlerdeki kalitesiyle hak ediyor. Gördüğüm en keskin ama en gerçekçi Karadeniz manzaralarına sahipti film. Artvin'in her zerresiyle resmetmeyi başarıyor. Yusuf ile Mikail'in yaylaya çıktıkları sahneler, Yusuf'un sahilde gün batımında eski okul arkadaşıyla buluştuğu sahne, ve en çok da annesinin evinin önündeki tahta sedirin yüksekteki manzara hakimliği. Beni görsel olarak en çok bunlar etkiledi. Bir de final sahnesinde yaşattığı duygusallık aklımda kaldı. Özellikle o Lazca mı Gürcüce mi olduğunu bilemediğim ağıt çok iyiydi!




Duygu ve görsel haz anlamında evet yüksek puanı hakediyor ancak çoğu izleyiciyi sıkıcılığı sebebiyle küstürebilecek bir film olan Sonbahar'ı puanlasam, sanırım maksimum 7 verirdim. Buna rağmen, sonunda üzülecek bile olsam Türk filmlerinin izlenmesi gerektiğini düşünerek sizlere bu filmi öneriyorum. İçinizde Karadenizliler varsa, belki daha da çok sevebilirler :) Bu arada film birçok ödül sahibi. Öyle hemen yabana da atmayalım. Ödüller şöyle:

Altın Koza Film Festivali - En İyi Film Ödülü, Jüri Özel Ödülü
Ankara Uluslararası Film Festivali - En İyi Film Ödülü
Uluslararası Avrasya Film Festivali - NETPAC Ödülü
Avrupa Film Ödülleri - Yılın Avrupa Keşfi Ödülü
Sinema Yazarları Derneği Ödülleri - En İyi Film Ödülü, En İyi Senaryo Ödülü
Sofya Uluslararası Film Festivali - En İyi Yönetmen Ödülü
Tiflis Uluslararası Film Festivali - En İyi Yönetmen Ödülü
Yeşilçam Ödülleri - İlk Film Özel Ödülü

Not: Eğer sessizliğin de çok şey anlatabileceğini merak eden veya bunan inanan varsa izlesin. Pişman olmaz.

İyi seyirler


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Sonbahar


20 Kasım 2013

Need For Speed'ten Yeni Fragman Geldi!

Gelmiş geçmiş en popüler, en çok satan yarış oyunlarından biri olan Need For Speed'in 14 Mart 2014'te ülkemizde gösterime girecek olan filminin yeni fragmanı görücüye çıktı.


Hızlı ve Öfkeli serisinden farklı olarak tamamen araba yarışları üzerine kurgulandığını düşündüğüm filmin oyundan hatırladığımız pistlere ve ortamlara da sadık kalınarak çekildiği gözlerden kaçmıyor. Oyunda sıkça gördüğümüz polislerle olan yakın temas da unutulmamışa benziyor.


Başrollerinde Breaking Bad dizinsinden tanınan Aaron Paul; Dominic Cooper ve Chillie Mo gibi isimleri göreceğimiz Need For Speed'in yönetmen koltuğunda Mr. & Mrs. Smith ve Bruce Almighty filmlerinden hatırlayacağımız Scott Waugh oturuyor.


Filmin fragmanı ile sizleri baş başa bırakıyoruz.



İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Need For Speed

 

19 Kasım 2013

Nuh: Büyük Tufan filminin fragmanı yayınlandı!



Hayranlıkla izlediğim Requiem For a Dream ("Bir Rüya için Ağıt") ve Black Swan ("Siyah Kuğu") filmlerinin usta yönetmeni Darren Aranofsky'nin yeni filmi Nuh: Büyük Tufan (Noah)'ın türkçe dublajlı fragmanı yayınlandı. Filmin türkçe posteri de ilk kez görücüye çıktı.

Peygamber Nuh'un (Hz.) herşeyi silip süpürecek olan büyük tufana karşı insanları uyarması ve hazırladığı gemiye her türden canlıyı alarak tufandan kurtulmasını anlatan film ülkemizde 28 Mart 2014'te gösterime girecek. Başrolde gördüğümüz Russell Crowe'a Jennifer Connelly, Ray Winstone, Emma Watson, Anthony Hopkins ve Logan Lerman eşlik ediyor.

Görsel efekt açısından zengin ve iddialı filmin Türkçe dublajlı fragmanı ile sizleri baş başa bırakıyoruz.

İyi seyirler...


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

NUH: BÜYÜK TUFAN (NOAH)



5 Kasım 2013

Benim Dünyam


Uğur Yücel'in hem yönetmen hem de Beren Saat ile birlikte başrol olarak oynadığı Benim Dünyam, dramı doruklarına kadar hissettiren bir film olarak Türk izleyicisinin karşısında 10 gündür gösterimde.


Benim Dünyam'ı, Black (2005) filminin uyarlaması olması sebebiyle bir çok kişi eleştirmeye devam ededursun, ben birçok filmin de başka filmlerden uyarlanarak beyaz perdeye aktarıldığını herkese hatırlatarak sözlerime başlamak istiyorum.

Evet film bir uyarlama ve hatta filmin başında da herkese bunu belli eden bir metin ile hatırlatma yapılıyor. Bence uyarlama olsa da oyunculukları için bile olsa bu filme gidilir. Evet, keşke Uğur Yücel o engin tecrübesini tamamen yeni ve özgün bir senaryo için kullansa idi. Ama artık elimizdeki film bu ve bunun üzerine konuşulmalı.

"Ela" (Beren Saat) iki yaşından beri hayata hem kör hem de sağır şekilde devam etmek zorunda kalan kontrol edilmesi zor bir kızdır. Hali vakti yerinde olan ailesi her şeyi dener ancak Ela'nın davranışları gitgide daha da bozulur. Düzeltilemez ise akıl hastanesine gönderilmesi an meselesidir. Ailenin bu imdadına, hayatını kör ve sağırlara, daha doğrusu onların eğitimine adayan "Mahir Hoca" (Uğur Yücel) yetişir. Ablasının da aynı Ela gibi kör ve sağır oluşu sebebiyle hayatının nasıl karartıldığına bir hayli üzgün ve sinirli olan Mahir Hoca aynı kaderi Ela'ya yaşatmamak için kolları sıvar.

Konu ile ilgili geniş anlatımları diğer sinema sitelerinden bulabileceğiniz Benim Dünyam için kişisel fikrim ne filmin tekniği, ne uyarlama senaryo oluşu ne de başka birşey ile ilgili! Tamamen odaklanılması gereken şey kanımca oyunculuklar. Herkes, muhtemelen söze büyük oyuncu Uğur Yücel veya sinemamızın yükselen yıldızı Beren Saat'ten başlayacağımı düşünebilir. Ancak bence üzerinde durulması gereken oyuncuların başında belki de Ela'nın küçüklüğünü oynayan Melis Mutluç geliyor. Çocuk oyuncular içinde belki de gördüğüm en güzel oyunculuklardan birini izledim çok kısa da olsa. Kendisini, Muhteşem Yüzyıl dizisindeki Mihrimah Sultan karakteriyle hatırlayacağınıza eminim. Hadi Beren Saat iyi oyuncu da, kör ve sağır rolünü hakkıyla oynamış. Bu kızın daha tecrübesi ne ki kör ve sağır ve bir o kadar da kontrol edilmesi zor bir kişiliği hakkıyla canlandırsın!




Gelelim Ela'nın annesi Handan Hanım'a (Ayça Bingöl). Öyle Bir Geçer Zaman Ki dizisinden hatırlayacağımız Handan Hanım, yine annelik duygusunu seyirciye cayır cayır aşılıyor. Bir taraftan kızının durumuna üzülürken, diğer taraftan kızını artık yanında istemeyen eşiyle mücadelesi diğer yandan kızının herşeye rağmen, teknikleri enteresan ve bir o kadar da sert olan Mahir Hoca tarafından eğitilmesi isteği ile mücadeleye girişirken sergilediği oyunculuk gerçekten takdire şayan. Özellikle kızının ilk hasta olduğunu anladığı andaki mimikleri ve gerçek oyunculuğu izlemeye değer.

Beren Saat ciddi anlamda gelişiyor. Oyunculuğuna fazla yorum yapmaya gerek yok. Gerçekten iyi oyunculuk konusunda basamakları hızla tırmanan Beren Saat ile ilgili tek olumsuz düşüncem, daktilo başında böyle zikir çeker gibi ya da Nirvana'ya ulaşmış gibi kafa sallamaları bana biraz abartılı geldi. Yani, kör birinin bu tarzda bir davranış sergileyebileceğini hepimiz tahmin edebiliyoruz ancak daha tonunda yapılsa en azından benim gözüme batmazdı.

Uğur Yücel bildiğiniz gibi. Rol üzerine tam oturmuş.Hatta insana, Uğur Yücel gerçek hayatta da sanırım aynı tarzda bir insan bile dedirtebilir. Ayrıca, Mahir Hoca'nın Ela'ya eğitim verirken izlediği sert yöntem, izleyiciyi hafiften gerebilir diyeceğim ama herkese bir şekilde "ama bunları Ela'yı kurtarmak için yapıyooorrr :( " mesajı verdiği için fazla sorun olmuyor.




Son yorumum da Ela'nın kardeşi rolündeki Ayla'ya, yani Hazar Ergüçlü'ye. Kendisini en çok Kuzey Güney adlı diziden hatırladığım Hazar Ergüçlü'ye bence yeterince rol ve senaryo uzatılmamış. Hakkıyla oynamasına oynuyor da bu kız kardeş rolü filmde böyle bir eğreti duruyor kanımca.

Sonuç olarak, bir şaheser diyemeyeceğim gibi "bu film çalıntı kardeşim" de diyemem ki bu haksızlığa girer. Adamlar belirtmiş sonuçta uyarlama olduğunu. Ancak film güçlü dram etkisini yayabiliyor ve kimi seyirciyi kolayca ağlatacak cinsden bir film.

İyi seyirler...

Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.

25 Ekim 2013

"Paranormal Activity: İşaretliler" Fragmanı Yayınlandı!



En düşük bütçe ile en çok hasılat elde eden filmlerin başında gelen ve gösterime girdiği dönemde büyük yankı uyandıran Paranormal Activity serisine son eklenen film Paranormal Activity: İşaretliler'in ("Paranormal Activity: The Marked Ones") uluslararası fragmanı yayınlandı.


Amatör bir kamera, bir ev ve bir avuç oyuncu kadrosu ile izleyiciye korku dolu anlar yaşatan Paranormal Activity, 15.000 USD'lik bütçesine karşın, gösterildiği dönemde tüm dünyada 200 Milyon USD'lik bir gişeye ulaşarak yapımcılarının yüzünü bir hayli güldürmüştü. İşte bu korku odaklı serinin son filmi "İşaretliler" de izleyici tekrar korkutacağının sinyalini yayınladığı fragmanda gösteriyor.

Başrollerinde Richard Cabral, Carlos Pratts, Eddie J. Fernandez gibi isimlerin bulunduğu ve Christopher Landon tarafından yazıp yönetilen film ülkemizde Ocak 2014'te vizyona girecek.


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Paranormal Activity: İşaretliler




22 Ekim 2013

50. Altın Portakal Ödülleri Açıklandı!


50. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali'nin ödülleri, Cam Piramit Kongre ve Fuar Merkezi'nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu. "En iyi film" ödülü bu yıl "Cennetten Kovulmak" ve "Kusursuzlar" filmlerine gitti.


1963'ten bu güne her yıl düzenlenen Uluslararası Film Festivali'miz Altın Portakal, bu yılda renkli görüntülere sahne oldu. Altın Portakal'da "En İyi Film" ödülünü "Cennetten Kovulmak" ve "Kusursuzlar" filmleri aldı. "En İyi Erkek Oyuncu Ödülü", "Uzun Yol" filmindeki rolüyle Hakan Yufkacıgil'e giderken, "En İyi Kadın Oyuncu Ödülü"nün sahibi "Meryem" filmindeki performansı ile Zeynep Çamcı'nın oldu. "Kusursuzlar" filminin yönetmeni Ramin Matin ise "En İyi Yönetmen" ödülünü aldı.


Özge Özder ve Murat Han'ın sunduğu gecenin açılış konuşmasını Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın yaptı. 




JÜRİ ÖZEL ÖDÜLÜ 8 YAŞINDAKİ ROJİN'E VERİLDİ!

Gecede "Jüri Özel Ödülü", Cennetten Kovulmak filmindeki rolünde gösterdiği başarıdan dolayı, 8 yaşındaki Rojin Tekin'e verildi. Küçük oyuncunun sahnede göz yaşlarını tutamadığı görüldü. Avşar Film tarafından Tekin'e 5 bin TL para ödülü verildiği açıklandı.




TÜRKAN ŞORAY'A SAYGI!

Gecede "En İyi Erkek Oyuncu Ödülü"nü Hakan Yufkacıgil'e takdim eden Türkan Şoray'ın sahneye çıkarken zorlandığı gözlerden kaçmadı. Ayak sorunları sebebiyle sıkıntı çektiğini aktaran Türkan Şoray'ı salonda bulunanlar uzun süre alkışladı. Ödüller için yarışan yönetmenler için Şoray, "Çok yeni sinemacılar. Çok düşündük. En güzelini seçmek istedik. Benim ve hepimizin gönlü isterdi ki hepsini ödüllendirmek. Bu yıl olmasa da gelecek yıllar için bu ödül katılanlar için itici güç olacaktır" dedi. 


İŞTE ALTIN PORTAKAL ÖDÜLLERİNİ KAZANANLARIN LİSTESİ


*
En İyi Film: Cennetten Kovulmak ve Kusursuzlar

En İyi Film Jüri Özel Ödülü: Rojin Tekin (Cennetten Kovulmak )

En İyi İlk Film: Mavi Dalga (Zeynep Dadak ve Merve Kayan)

En İyi Yönetmen: Ramin Matin (Kusursuzlar)

Filmyön En İyi Yönetmen: Ramin Matin (Kusursuzlar)

En İyi Senaryo: Zeynep Dadak ve Merve Kayan (Mavi Dalga)

En İyi Müzik: Youki Yamamoto (Meryem)

En İyi Kadın Oyuncu: ZeynepÇamcı (Meryem)

En İyi Erkek Oyuncu: Hakan Yufkacıgil (Uzun Yol)

*

En İyi Görüntü Yönetmeni: Feza Çaldıran (Meryem)

En İyi Sanat Yönetmeni: Selda Çiçek (Kutsal Bir Gün)

En İyi Kurgu Ödülü: Çiçek Kahraman (Mavi Dalga)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Güllistan Acet (Cennetten Kovulmak)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Ahmet Özarslan (Uzun Yol)

Behlül Dal Jüri Özel Ödülü: Mavi Rink (Ömer Leventoğlu)

Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Meryem (Atalay Taşdiken)

*
En İyi Ulusal Uzun Metraj Film: Kutsal Bir Gün (Serdar Temizkan)

En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film: Tuhaf Kedicik (Ramon Zürcher)

Antalya Kent Konseyi Jürisi tarafından seçilen Seyirci Ödülü: Meryem (Atalay Taşdiken)

Uluslararası En İyi Uzun Metraj Film Ödülü: 36 (Newapol Thamrongrattanarit)

Uluslararası En İyi Uzun Metraj Film Akdeniz Üniversitesi Gençlik Jürisi Ödülü: Tuhaf Kedicik (Ramon Zürcher)

Ulusal En İyi Belgesel Film Ödülü: Fecira (Piran Baydemir) ve Tek Başına Dans (Birnur Pilavcı)

*
Ulusal En İyi Belgesel Film Jüri Özel Ödülü: Hay Way Zaman (Nezahat Gündoğan)

Ulusal En İyi İlk Belgesel Film Ödülü: Mustafa'nın Yaşam Zinciri (Doğu Akıncı)

BAKA Ulusal En İyi Kısa Film Ödülü: Karpuz Cenneti (Güllistan Acet) ve Patika (Onur Yağız)

Ulusal En İyi Kısa Film Jüri Özel Ödülü: Tornistan (Ayce Kartal)

Halkın Portakalı Ödülleri: Yansıma (Çapulcular Ekibi)


Kaynak: Acunn.com

10 Ekim 2013

Julian Assange Wikileaks filmi The Fifth Estate'e Karşı Çıktı!

Julian Assange The Fifth Estate filminde kendisini canlandıracak olan Benedict Cumberbatch'e filmde oynamasının doğru olmadığını anlatan bir mektup yazdı.


Bill Condon'un yönetmenliğini yaptığı The Fifth Estate filmi için Julian Assange oldukça rahatsız. Wikileaks ünlü editörü Julian Assange, Benedict Cumberbatch'e Ocak ayında yazdığı mektupta bir taraftan İngiliz aktörün oyunculuk yeteneğinden söz ederken, diğer taraftan da filmin kendisini karalamaya yönelik iki kitabın konusunu ele aldığı için filmde oynamaması gerektiğinden bahsetti. 

Assange, Wikileaks'ten paylaşılan mektubunda "Sizinle görüşmekten zevk alırdım. Ancak görüşmem kendim ve sevdiklerim için iyi olmayacak. Sizin iyi bir insan olduğunuzu biliyorum ama filmin iyi olduğunu düşünmüyorum. Sizinle buluşursam bu sefil filmi onaylamış olurum... 'The Fifth Estate' filmi, bana ve organizasyonuma karşı kan davası olan kişiler tarafından yazılan 2 zehirli kitaba dayanıyor... Kiralık silah gibi kullanılacaksınız... Bir aktör ve yaşayan bir canlının arasındaki bağın gelişimi önemlidir. Eğer bu rolü kabul ederseniz, halkın gözü önünde her zaman birbirimizle ilişkili olacağız. Yollarımız sonsuza kadar birbiriyle kesişecek" diye yazdı.

2013 yılının Ocak ayında Benedict Cumberbatch, role hazırlanmak için Assange ile buluşmak istemişti fakat Assange bu buluşmayı reddetmişti.

Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz.

Kaynak: IMDB

9 Ekim 2013

Blue Jasmine, Hindistan'da Yasağa Takıldı!

Woody Allen'in son filmi Blue Jasmine, Hindistan Sağlık Bakanlığı'nın anti-sigara kampanyasına takıldı!


Gösterime girer girmez açılış rekorları kıran Blue Jasmine filmi, Hindistan sinemalarında uygulanan sigara karşıtı kampanya sebebiyle Hindistan'da yayınlanmayacak. Woody Allen, filmin yayınlanmamasına gerekçe olarak, filmin önemli bir parçası olmasa da sigaralı sahnelerde seyircinin dikkatinin, sigaranın hemen yanında beliren uyarıcı mesajlara gidebileceğini gösterdi. Dikkatleri dağıtmasını istemeyen Allen, filmi Hindistan'dan geri çekti.

Allen, kendisine sunulan özel sözleşmeleri geri çevirdi ve filmin tamamen orijinal haliyle gösterilmesini istedi. 

Cate Blanchette'in başrolde olduğu Blue Jasmine filminin konusunu ve fragmanını burada bulabilirsiniz.