26 Eylül 2013

Açlık Oyunları ekibi "Cennetin Doğusu"nda tekrar bir arada!


Açlık Oyunları'nın güzel oyuncusu Jennifer Lawrance ve yönetmeni Gary Ross, John Steinbeck'in ünlü romanı Cennetin Doğusu (East of Eden) filmi için tekrar bir araya geliyor.


Universal Pictures ve yapımcı Brian Grazer, John Steinbeck'in ünlü romanı Cennetin Doğusu (East of Eden)'nu sinemaya uyarlayacaklarını açıkladılar. Bu yeni film uyarlaması, ilk Açlık Oyunları (The Hunger Games) filminin yönetmeni Gary Ross ve yıldızı Jennifer Lawrence'ı bir kere daha bir araya getiriyor.

Deadline'ın haberine göre East of Eden, Gary Ross'un en sevdiği Amerikan romanı ve yönetmen uzun zamandır bu romanı beyazperdeye aktarmak istiyordu. İki kardeş arasındaki rekabeti anlatan roman, daha önce 1955 yılında Elia Kazan yönetiminde, başrolde James Dean ile sinemaya aktarılmıştı.

Kaynak: Beyazperde

23 Eylül 2013

65. Emmy Ödülleri Açıklandı!


65. Emmy Ödülleri Açıklandı!


Televizyon dünyasının Oscar'ı "65. Emmy Ödülleri" Amerika'nın Los Angeles kentinde muhteşem bir törenle sahiplerini buldu. Törenin sunuculuğunu "How I Met Your Mother" dizisinden tanıdığımız Neil Patrick yaptı. 

Törende, "Modern Family" En İyi Komedi Dizisi olarak seçilirken, dünyada en çok izlenen dizi olan "Breaking Bad" de En İyi Drama Dizisi ödülünü kazandı.

"Newsroom" dizisinin başrol oyuncusu Jeff Daniels En İyi Erkek Oyuncu dalında ilk defa aday olmasına karşın ödülün kazandı. Drama dalında En İyi Kadın Oyuncu ödülü ise, "Homeland" dizisinden tanınan Claire Danes'e gitti. Claire Danes geçtiğimiz yıl da bu ödülün sahibi olmuştu.



İşte Emmy Ödülü kazanan diğer diziler:

  • En İyi Drama Dizisi: "Breaking Bad"
  • En İyi Komedi Dizisi: "Modern Family"
  • En İyi Mini Dizi: "Behind the Candelabra"
  • Komedi Dalında En İyi Senaryo Yazarı: Tina Fey, "30 Rock"
  • Drama Dalında En İyi Senaryo Yazarı: Henry Bromell, "Homeland
  • Komedi Dalında En İyi Erkek Oyuncu: Jim Parsons, "The Big Bang Theory"
  • Komedi Dalında En İyi Kadın Oyuncu: Julia Louis-Dreyfus, "Veep"
  • Komedi Dalında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Merritt Wever, "Nurse Jackie"
  • Komedi Dalında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Tony Hale, "Veep"
  • Drama Dalında En İyi Kadın Oyuncu: Claire Danes, "Homeland"
  • Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu: Jeff Daniels, "The Newsroom"
  • Drama Dalında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Bobby Cannavale,"Broadwalk Empire"
  • Drama Dalında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Anna Gunn, "Breaking Bad"
  • Mini Dizi Dalında En İyi Kadın Oyuncu: Laura Linney, "The Big C:Hereafter"
  • Mini Dizi Dalında En İyi Erkek Oyuncu: Michael Douglas, "Behind the Candelabra"
  • Komedi Dalında En İyi Yönetmen: Gail Mancuso, "Modern Family"
  • Drama Dalında En İyi Yönetmen: David Fincher, "House of Cards"
  • Mini Seri Dalında En İyi Yönetmen: Steven Soderbergh, "Behind the Candelabra"

Bizim Büyük Çaresizliğimiz ("Our Grand Despair")


Bizim Büyük Çaresizliğimiz ("Our Grand Despair") Film Yorumu

Barış Bıçakçı'nın aynı adlı romanından esinlenilerek beyaz perdeye aktarılan Bizim Büyük Çaresizliğimiz ("Our Grand Despair"), birbirlerini çok seven iki arkadaş Ender ("İlker Aksum") ve Çetin'in ("Fatih Al") yıllar sonra Ankara'da tekrar bir araya gelip yaşadıkları hayattan farklı bir kısmı konu alıyor. Ender ve Çetin, arkadaşları Fikret'in, Almanya'dan Türkiye'ye tatile geldiği dönemde bir trafik kazasında anne-babasını kaybetmesi ve sonrasında aileden geriye kalan tek kardeşi Nihal'i ("Güneş Sayın") emanet edecek birini bulamaması sebebiyle, kendilerine iletilen Nihal'e göz kulak olma isteğini geri çeviremezler ve bu yeni ev arkadaşı ile aralarında enteresan ilişkiler başlar.

Nihal, henüz acısı taze, Ankara'da üniversite okuyan bir kızdır ve Ender - Çetin ikilisine bir türlü ısınamamaktadır. Ender ve Çetin de, kıza acımakla beraber nasıl iletişim kuracaklarını düşünmektedirler. Ve zamanla Nihal düzelir ve hoş sohbetler başlar. Bu enteresan kişilik Nihal'e karşı, hem Ender hem Çetin içten içe ilgi duymaya başlar. Bu durumu idare etmek hiç de kolay olmayacaktır.

Çok sevdiğim İlker Aksum'un ve diğer rollerdeki oyuncuların bana göre çok içten, çok gerçekçi oynadıkları Bizim Büyük Çaresizliğimiz, öyle aksiyon, gerilim, bilim-kurgu filmlerinde beklediğimiz olay-sonuç ilişkileri veya bol görsel şölen sunmuyor, baştan söyleyelim. Film tamamen sakin, çoğu izleyici için sıkıcı bulunabilecek düzeyde seyrediyor. Ancak filmi nedense bana keyifli hissettiren şeyler, iki erkek arkadaşın birbirlerine sevgili gibi bağlı olması ve neredeyse sıfır geçimsizlik yaşayarak "bekar"  hayatlarını sürdürmeleri idi. Filmde de bunu açıkça söylüyorlar, sevgililerimizin yerine kendimizi koyardık diye. Aman buradan ikili arasında Brokeback Mountain tarzı gay ilişkiler yaşanmadığını baştan söyleyelim. Sakın aklınıza öyle bir şey gelmesin. Zaten, eğer böyle olsaydı belki de filmin keyfi kaçardı. Birbirlerini o denli seviyorlar ki, aynı anda Nihal'e duydukları aşkı açıklıyorlar ve aralarında zerre rekabet, çekememezlik, "kız benimdir, hayır benim.." tarzı muhabbetler yapmıyorlar. Sevdiklerini bile paylaşmaya hazır bu iki arkadaş!




Nihal rolü ile Güneş Sayın'ın da hakkını vermek isterim. Özellikle anne-babasını genç yaşta yitirmiş bir üniversiteli psikolojisini ve davranışlarını, bu role tamamen uygun olduğunu düşündüğüm fizik yapısı, ses tonu ve mimikleri ile çok iyi oynamış. 

Filmin toplamına bakılınca belki aman aman bulunmayacağını düşünsem de bu tarz filmlerin Türk Sineması'nda daha fazla yer bulması beni mutlu eder. Çünkü film, oyuncuların iyi performansı sebebiyle, seyirciyi filmin içine çekiyor. Anı hissettiren filmlere de hep bir ilgi duymuşumdur. Olumsuz olarak ekleyeceğim tek önemli yer, anlamsız bir son ile bitmesi. Bu tarz sonlara alışığım ancak -bu tarz filmleri sıklıkla izlemekten ve tekrarlanmasından bıkmış olsam gerek- daha elle tutulur bir temaya dokunarak bitiş yaparlarsa daha çok sevineceğim. Zaten yavaş ilerleyen bu tarz filmler, kanımca izleyiciyi minik de olsa bir heyecanlandırmalı.

Film için orta halli bir Türk filmiymiş canım der gibi olduğunuzun farkındayım, senaryoda da ciddi şeyler vaat edilmiyor bunu da biliyorum ancak ben yine de aşağıdaki ödülleri alarak rüşdünü ispat ettiğini düşündüğüm mütevazi Bizim Büyük Çaresizliğimiz filmini fırsatınız olduğu bir boşlukta sakince izlemenizi tavsiye ederim.


Filmin aldığı ödüller:

En İyi Film (16.Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali-2011)
Jüri Özel Ödülü (30.İstanbul Film Festivali (Uluslararası)-2011)
Sinema Yazarları Ödülü (16.Nürnberg Türkiye/Almanya Film Festivali-2011)
Halk Jürisi Ödülü (30.İstanbul Film Festivali (Uluslararası)-2011)
En İyi Görüntü Yönetmeni (30.İstanbul Film Festivali-2011)

Seyfi Teoman yönetmenliğindeki komedisi az dramatik komedi Bizim Büyük Çaresizliğimiz'in fragmanı ile sizleri baş başa bırakıyorum.

İyi seyirler...



İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Bizim Büyük Çaresizliğimiz ("Our Grand Despair")

 

20 Eylül 2013

Cate Blanchett, Yönetmen Koltuğuna Oturuyor!



The Lord of The Rings, Elizabeth, The Curious Case of Benjamin Button ve sayamadığımız nice filmin yetenekli aktristi Cate Blanchett yönetmen oluyor!

Yaklaşık yirmi yıllık oyunculuk kariyerine sayısız başarı sığdıran ünlü oyuncu Blanchett, Herman Koch'un çok satan romanından uyarlanacak olan "The Dinner" isimli filmi yönetecek. Psikolojik gerilim türünde olan kitap, bazı insanların evlatlarını korumak için neler yapabileceğini inceliyor. 2009 yılında ilk defa basılan roman New York Times'ın çok satan listesine girmiş ve on iki dile tercüme edilmişti. Blanchett, bu günlerde Woody Allen'ın Blue Jasmine filmindeki performansı ile dikkat çekiyor. Blue Jasmine filmi,  hatırlanacağı gibi salon başına düşen gelir konusunda bu dalda en iyi altıncı film sıralamasını elde etmişti. 

Not: Çok yakın zaman önce yorumunu yaptığım Hanna'da da oynayan Blanchett'in performansını beğenmediğimi de belirttim. Gerçi bunun sebebinin senaryo olduğunu da unutmamak gerek.

Kaynak: Beyazperde

Behzat Ç. "Ankara Yanıyor" Filminin İlk Fragmanı Yayınlandı!



Ekranların efsanevi dizisi “Behzat Ç., Bir Ankara Polisiyesi”, ilk filmi Seni Kalbime Gömdüm'den sonra ikinci filmi ile Behzat Ç. Ankara Yanıyor ile sevenleriyle buluşacak. Filmin ilk fragmanı bugün yayınlandı.

Serdar Akar'ın yönetmenliğini yaptığı filmin yapımcısı da Adam Film. Senaryo, aynı zamanda dizinin de senaristi olan E. Mehmet Erdem tarafından kaleme alındı.

Zengin ve etkileyici bir oyuncu kadrosuna sahip olan “Behzat Ç. Ankara Yanıyor “da ,Erdal Beşikçioğlu, Sanem Çelik, Nejat İşler’in  yanısıra, Aslı Tandoğan, Serenay Sarıkaya, Sadi Celil Cengiz, Fatih Artman, İnanç Konukçu, Berkan Şal, Seda Bakan  görev aldı.

Filmin konusu ;

Behzat Ç.’nin yokluğunda Cinayet Büronun başına Himmet adında bir Başkomiser atanmıştır. İçişleri Bakanının öldürülmesi teşkilatta büyük bir çalkantıya yol açınca Himmet de bunu kendi açısından bir fırsata dönüştürmeye karar verir ve ekibini Terörle Mücadeleye yardımcı olmaya yönlendirir.

İçişleri Bakanı öldürülmeden önce Cinayet Büro ekibi Hakkı adında bir bakkalın ve Alman Konsolosluğunda görevli Hans adında bir Almanın cinayeti üzerinde çalışmaktadır. Alman Hükümeti, cinayete gözlemci olarak Ulrike adında bir polisini görevlendirmiştir. Başkomiser Himmet, bakkal ve Almanın cinayetlerine öncelik vermez. Tahsin de bu cinayetlere bakması için Behzat Ç.’yi geçici olarak göreve çağırmaya karar verir. Ancak Behzat Ç. kararsızdır…

Filmin fragmanını altta bulabilrisiniz.

İyi seyirler...

Kaynak: acunn.com, hurriyet.com.tr



İŞTE FİLMİN İLK FRAGMANI

Behzat Ç. Ankara Yanıyor

 

Madonna'nın Kısa Filmi Geliyor!



Dünyaca ünlü sanatçı Madonna düşünce ve ifade özgürlüğüne dikkatleri çekmek için Steven Klein ile birlikte 17 dakikalık siyah beyaz bir kısa film çektiğini açıkladı.


Son yıllarda politik mesajlar vermesiyle dikkat çeken Madonna, 24 Eylül'de internet ortamında yayınlanacağı açıklanan Secret Project Revolution'da ("Gizli Proje Devrimi") parmaklıklar ardında görülüyor. İşkenceye maruz kalanları sanatsal bir dille aktarmaya çalışan filmin 46 saniyelik kısa fragmanı, yine Madonna'nın kurduğu ve dünyada var olan işkencelerin ve adaletsizliklerin halka açık şekilde konuşulacağı platform olan Art For Freedom (Özgürlük İçin Sanat) sitesinde yayınlandı. 

Madonna, yeni filminin ve kurduğu yeni platform Art For Freedom'un, baskılara, anlayışsızlıklara ve hoşgörüsüzlüklere karşı seslerini duyurmak ve harekete geçirmek isteyen insanlara bir araç olmasını umduğunu dile getirdi.


Filminde, Demokrasi kavramı üzerine ağır eleştiriler sergileyecek olan Madonna, bundan sonraki yaşantısında, politik eylemler ve söylemler yapmaya devam edeceğe benziyor. Bu arada eleştirmenler tarafından Secret Project Revolution'ın, büyük ses getireceği yorumları yükseliyor.

Madonna hayranlarının merakla beklediği filmin kısa fragmanı ile sizleri baş başa bırakıyorum...

İyi seyirler..



İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Secret Project Revolution


16 Eylül 2013

Korku Filmi "Insidious: Chapter 2" ABD'de Gişe Rekoru Kırdı!



James Wan'ın yönetmenliğini yaptığı korku filmi "Insidious: Chapter 2" filmi, Cuma günü vizyona girdikten sonra, Eylül ayında gösterime giren korku filmleri arasındaki en iyi gişeyi geçtiğimiz hafta sonu yakaladı. 

Sadece 5 Milyon ABD Dolar'lık maliyete sahip Insidious: Chapter 2 , geçmişte, 30.5 Milyon Dolar ile en iyi Eylül gişesi rekoruna sahip “The Exorcism of Emily Rose” filminin rekorunu, yayınlandığı ilk hafta sonunda toplam 41 Milyon Dolar gişe elde ederek geride bıraktı.

Bu gişe başarısı aynı zamanda 'The Conjuring' ile hayran sayısını arttıran yönetmen James Wan’ın hızlı yükselişinin devam ettiği anlamına da geliyor.

Başrollerinde Patrick Wilson, Rose Byrne ve Barbara Hershey'in oynadığı "Insidious: Chapter 2" ülkemizde 29 Kasım 2013′de vizyona girecek.


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Insidious: Chapter 2


13 Eylül 2013

Harry Potter Devam Edecek!



Tüm dünyada satış rekorları kıran "Harry Potter" kitabının ünlü yazarı J.K. Rowling'in, Warner Bros. şirketi ile yeni bir film için anlaşma imzalayacağını duyurdu.

Warner Bros. tarafından yapılan açıklamada, yine büyücüler dünyasında geçecek filmde bu kez Harry Potter karakterinin yer almayacağı belirtildi. J.K.Rowling ise senaryonun Harry Potter'ın hikayesinden tam 70 yıl önce New York'ta başlayacağını ifade etti.

Rowling, serinin "Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?" kitabından uyarlanacağını ve bu fantastik kitabın yazarı Newt Scamander'in filmlerin merkezinde yer alacağını açıkladı.

Tüm dünyada 450 milyon satan Harry Potter serisi, hem kitabı hem de yazarını büyük bir üne kavuşturdu. Harry Potter, Warner Bros tarafından 2001 ve 2011 yıllarında 8 film olarak sinemaya uyarlanmış ve yaklaşık 8 milyar dolarlık gişe elde etmişti.

Kaynak: StarGazete 

10 Eylül 2013

American Psycho ("Amerikan Sapığı") Dizi Oluyor!



Bret Easton Ellis'in efsane filmi American Psycho ("Amerikan Sapığı") Amerikan televizyon kanalı FX'te dizi oluyor!

Filmde hatırlanacağı gibi, yakışıklı ve zengin iş adamı Bateman'in ("Christian Bale") 1980'lerin sonlarında nasıl bir seri katile dönüştüğünü anlatıyordu. Filmin FX'teki yeni dizi versiyonunda Bateman artık 50'li yaşlarındadır ancak öldürmekten hiç vazgeçmeyecektir. Yeni nesil Amerikan Psycho'da daha acımasız ve daha ölümcül olarak karşımıza çıkacak olan Bateman yanına kendisi ile aynı özellikleri barındıran bir psikopatı da alır.

Proje Stefan Jaworski tarafından yazılmakta ve Lionsgate-FX TV tarafından ortak yapımı olacak.

Maziyi hatırlamak adına gelin American Psycho'nun fragmanını izleyelim..

İyi seyirler...

İŞTE FİLMİN FRAGMANI

American Psycho


Kaynak: insidetv.ew.com

BAFTA Ödülü Sacha Baron Cohen'e (Borat) Gidiyor!

9 Kasım'da düzenlenecek İngiliz Film ve Televizyon Sanat Akademisi Ödülleri BAFTA'da (The British Academy of Film and Television Arts Los Angeles) komedi filmlerine yaptığı katkılardan dolayı , bu yılın Charlie Chaplin Britanya Komedide Mükemmellik Ödülü ünlü komedyen (Ali G ve Borat karakterleriyle hatırlayacağımız) Sacha Baron Cohen'e verilecek. 


Aktör, yapımcı ve senarist Cohen, daha önce de iki kez BAFTA Ödülü kazanmıştı. İki ödülü de 2000 senesinde yıldızlaştığı Da Ali G Show ile kazanmıştı.


BAFTA Ödülleri'nde Yılın İngiliz Sanatçısı Ödülünü de Sherlock dizisinin Sherlock Holmes'u ve Star Trek Into Darkness'in kötü adamı Khan'ı canlandıran 37 yaşındaki Benedict Cumberbatch alacak. BAFTA'da ayrıca, George Clooney, sinemada mükemmellik için Stanley Kubrick Britannia Ödülü'nü, Ben Kingsley ise Albert R. Broccoli Britannia ödülünü alacak.

IMDB

Hanna



Ünlü Atonement filminin usta yönetmeni Joe Wright tarafından çekilen film Hanna, ajan babası Erik ("Eric Bana") tarafından Kuzey Kutbuna çok yakın bir noktada tamamen doğal hayat sürerek, katı bir dövüş ve bilim eğitimi verilen Hanna'nın ("Saoirse Ronan"), ailesinin başına gelenlerden sorumlu tuttuğu Marissa Wiegler'dan ("Cate Blanchett") intikam almak için nasıl bir seri katile dönüştüğünü konu alıyor. 

Çok güçlü bir kadroya sahip filmde özellikle filmin ilk yarısı çok iyi, ikinci yarısı ise alışıla gelmiş olarak adlandırılabilir. Filmin ilk yarısında, Hanna'nın karla kaplı kuzeyin o müthiş görselleri altında aldığı eğitim insanı ekrana odaklıyor. Her gün, amacına kilitlenmiş bir  kişinin nasıl geliştiğini zevkle izliyoruz. Okulda alınacak eğitimlerin çok daha fazlasını, doğal ortamda babası tarafından alan Hanna, ilgiyi filmin ilk yarısında doruğa çıkarıyor. Ardından, Marissa Wiegler tarafından göz altında alınan Hanna'nın, filmin bu bölümünde de güzel aksiyon sahneleri sunduğunu kabul edelim. Film müziklerinin de tamamen aksiyon sahnelerine yönelik geliştiği filmin ikinci yarısı ise tamamen sıradan senaryo örneği. Başına gelenleri sorgulamaya başlaması ile birlikte Hanna'nın, filmin devamında nelerle karşılaşacağını kestirmek çok da zor değil. Bu da güzel aksiyon ve gerilim sahneleri olsa da, izleyicinin filme olan bağlılığını azaltıyor. Hanna'nın, geçmişini sorguladığı anlarda, The Bourne serisinin ilk filmini hatırlatan sahneler geliyor karşımıza ki orada Matt Damon'un başına geçmişte neler geldiğini en azından flashback'lerle izleyiciye hatırlatıyorlardı. Hanna'da ise basit bir kaza ve suikast sahnesi var, bundan sonrası ise sadece sözlerle geçiştiriliyor. Klasik olacak olsa da yine bir flashback bekliyordum açıkçası.

Kadro çok sağlam olmasına karşın yüksek bir performans görememek de insanı düşündürüyor. Hayran olduğum oyuncu Cate Blanchett'in bundan daha iyi senaryo ve oyunculuklarda Allah'tan izlemişiz. Bu arada, Saoirse Ronan'ın bu yaşta gösterdiği başarılı oyunculuk parmak ısırtıyor. Yakın gelecekte hem güzelliğiyle hem de aksiyon filmlerine yatkınlığıyla adından sıkça bahsettireceğe benziyor.

6.9'luk Imdb puanı ile birlikte Hanna, izleyiciye eğlenceli ve aksiyonlu bir 100 dakika sunuyor. İzlemesi kesinlikle keyifli ancak asla çok iyi filmler listesine giremeyecek olan Hanna'nın fragmanı ile sizleri başbaşa bırakıyorum.

İyi seyirler..




İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Hanna

Riddick Amerika'da Gişe Şampiyonu!


David Twohy'nin yönettiği ve başrolünde rolüyle özdeşleşen savaşçı Riddick ("Vin Diesel")'in son filmi Amerika'da vizyona girdiği haftada 19 Milyon Dolar'lık gişe geliri elde ederek Lee Daniels' The Butler filminden birinciliği aldı. İkinciliğie düşen Lee Daniels' The Butler, buna rağmen vizyona girdiğinden beri yaklaşık 92 Milyon Dolar gişe yaparak yapımcısının yüzünü güldürdü. Riddick bu haftaki başarısıyla, gişede geçen haftanın birincisi One Direction grubunun hayatını anlatan This Is Us filmini de -şimdilik bir haftalığına- geride bırakmış oldu.


Derin Karanlık (Pitch Black) ve Riddick Günlükleri (The Chronicles of Riddick)'nden sonra çekilen serinin 3. filminde, Riddick, yaşadığı gezegende kendisini oldukça ilginç bir uzaylı türüyle aynı yerde bulur. Yaşam savaşı veren Riddick, bir yardım alarmını aktive eder ve bu alarmın aktive olmasıyla birlikte iki gemi harekete geçer. Gemilerden birinde paralı askerler çalışmaktayken, diğer gemiye Riddick'in geçmişinden gelen önemli biri kaptanlık etmektedir. Aksiyon ve bilim kurgu türündeki Riddick'te başroldeki Vin Diesel'e Karl Urban eşlik ediyor.



İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Riddick



Kaynak: Yahoo News

Dupa Dealuri ("Beyond The Hills")



Romen yapımcı Cristian Mungiu'nun kendine has stili ile beyaz perdeye taşıdığı ve Cannes Film Festivali'nde (2012) En İyi Senaryo Ödülü'nü aldığı, orijinal adı ile Dupa Dealuri, Türkçe karşılığı ile Tepelerin Ardında, aynı yetimhanede birlikte büyümüş olan iki genç kızın, dini inanç sınavı karşısında yaşadıklarının konu alıyor.

Başrollerde izlediğimiz Cosmina Stratan ("Voichita") ve Cristina Flutur ("Alina") yetimhanede büyümüş iki yakın arkadaştır ve birbirleri arasında ciddi bir sevgi/aşk oluşmuştur. Uzun süre ayrı kalan ikiliden Voichita, Romanya'da bir manastırda Tanrı'ya ulaşma adına ruhunu ve benliğini adayarak yaşamaktadır. Alina ise Almanya'ya gidip bir gemide çalışmıştır. Ancak Alina, gerek yalnızlık, gerekse Voichita'ya duyduğu özlem sebebiyle Voichita'nın yanına, Romanya'ya geri döner. Burada Voichita'yı farklı bir kimlikte bulan Alina, ısrarla Vocihita'yı da alıp Almanya'ya gitmek için çaba sarf eder ancak Voichita kendini tamamen Peder ve Rahibelerle yaşamaya adadığı için, gitmek yerine, içinde fazla inanç bulunmayan Alina'yı, Tanrı'yı ve doğru yolu bulması sebebiyle Manastır'da kalmaya ikna etmeye çalışır. Farklı, hırçın ve inatçı bir yapısı bulunan Alina'nın, manastırın yapısını ve inançlarını kötü etkilediğini düşünen Peder, Alina'nın kalması taraftarı değildir.




Alina, Voichita'ya duyduğu sevgi sebebiyle Manastır'da kalmaya mecbur kalır ancak içinde inanç olmadığı için Manastır'da çok kötü günler geçirecektir. Sinir krizleri geçirmeye başlar ve hastaneye kaldırılır. Sonrasında Manastır'da dinlenmesinin iyi olacağı düşünüldüğü için tekrar Voichita'nın yanına dönen Alina, burada düzelme gösteremez ve filmin belki de en önemli içeriğini oluşturan dinin gerektirdiği (!) alternatif düzelme yöntemlerine maruz kalır. 

Yönetmen Mungiu, özellikle dini ritüellerin, dış dünyaya, bilime ve hatta tıbba uzak kalarak insanların beyinlerini nasıl yıkadığı ve çözümün dini tedaviler olduğunu ileri sürenlerin nasıl bir yanılgıya kapıldıklarını, bu çözüm çabalarının bir insanın hayatını nasıl karartabileceğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Filme, bu başarıyı sağlayan en önemli katkı da muhakkak Voichita rolüyle müthiş oynayan Cosmina Stratan'dan geliyor. İnanılmaz donuk bir kişilik olan ve konuşmaları bile içine kaçmış bir tipte ilerleyen Stratan, ilk filmi olmasına rağmen, Manastır'a kendini adamış, bu uğurda kimliğini bir kenara bırakıp hiçbir şeyi soruşturmayan, hatta zamanında en sevdiği kişi olan Alina'ya yapılanlara karşın kılını kıpırdatmayacak şekilde soluk yaşayan bir kişiyi çok çok iyi oynamış. Kendisi, en iyi senaryo ödülünü aldıkları Cannes'da En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü almayı başardı. Cristina Flutur'un da rolünün hakkını çok iyi verdiği filmde kötü sayılabilecek yerler ise, filmin iki buçuk saati bulan uzunluğu ve inanılmaz durağan ilerlemesi. Film drama tarzı olduğundan da, hiçbir görsel zenginlik yok. Hatta müzikler bile göze batmıyor. Ancak bu durağanlık kimileri için filmi can sıkıcı hale getirse de kimileri için de duyguyu tam anlamıyla seyirciye geçirdiği hissi uyandırıyor. 

Nuri Bilge Ceylan filmlerini hatırlatan film Dupa Dealuri ("Tepelerin Ardında"), bu tarz filmleri seven ve izlemeye katlanabilecek kişiler için güzel bir film. Din öğesinin insanlara yanlış şekilde verilmeye çalışıldığında ne denli hatalara düşülebileceğini izah etmede ciddi başarı sağlayan filmin -her ne kadar az sayıda kişi oylasa da- Imdb puanı 7.5

Filmin fragmanıyla sizleri baş başa bırakıyor ve iyi seyirler diliyorum...


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Depa Dealuri ("Tepelerin Ardında")


6 Eylül 2013

Robocop Geri Dönüyor! İlk Fragmanı Yayınlandı!


1987'nin unutulmaz robotik yapımı Robocop, tam 27 yıl sonra tekrar karşımıza çıkıyor. Paul Verhoeven yapımı filmi, çıktığı dönemde şahsen ben o günkü bölümü başlasın diye saat sayardım. Hergün yeni bir suçlu peşinde koşan Robocop kimi zaman insan suçluları kimi zaman da robot suçluları kovalardı. Hele ki bacağındaki silahın çıkış şekli yok mu! Tam bir efsaneydi çocukluğumuzda. İşte, soluksuz izlediğimiz o Robocop, Detroitte kentini korumak için yine iş başında.

Filmin bu kez yönetmen koltuğunda José Padilha oturuyor. Başrollerde ise Gary Oldman, Michael Keaton ve Samuel L. Jackson'ı izliyoruz. Fragmandan da anlaşılacağı üzere, çok daha teknolojik, çok daha hızlı ve çok daha kuvvetli bir Robocop bizi bekliyor. Aradan geçen 27 yılda gerçek hayatımızda yaşanan teknolojik gelişmeleri, filmin görsellerinde de haliyle görebiliyoruz. Senaryoya -fragmandan anlaşıldığı kadarıyla- sadık kalındığını söyleyebiliriz. 

2014 Şubat ayında vizyona girecek ve izleyiciye etkileyici aksiyon sahneleri sunacak olan yeni Robocop'un ilk fragmanı ile sizleri baş başa bırakalım.

İyi seyirler...


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Robocop



4 Eylül 2013

Kelebeğin Rüyası Oscar Aday Adayı!


Yılmaz Erdoğan'ın yazıp yönettiği aynı zamanda da rol aldığı Kelebeğin Rüyası filmi Şubat 2013'te Türkiye'de gösterime girmiş ve büyük beğeni toplamıştı. İşte bu filmin başarısı, sadece gişede kalmadı ve sinema dünyasının en prestijli organizasyonu olan Oscar'da, aday adaylığı ile taçlandı.

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, kendi twitter hesabından 'Kelebeğin Rüyası' adlı filmin Turizm Bakanlığı Sanatsal Etkinlikler Komisyonu tarafından, Oscar aday adayı olarak belirlendiğini duyurdu.

Kelebeğin Rüyası'nda, iki genç şair Rüştü Onur (Mert Fırat) ve Muzaffer Tayyip Uslu'nun (Kıvanç Tatlıtuğ) yaşam hikayeleri anlatılıyor. Film 11 Ekim 2013'te yeni kurgusuyla tekrar vizyona giriyor. Kıvanç Tatlıtuğ, Belçim Bilgin, Mert Fırat, Zeynep Farah Abdullah ve Yılmaz Erdoğan'ın başrollerini paylaştığı Kelebeğin Rüyası'nda, Ahmet Mümtaz Taylan, Taner Birsel, Devrim Yakut, İpek Bilgin, Aksel Bonfil ve Servet Pandur da rol alıyor.





Filmin Konusu: Zonguldak'ta yaşayan, iki genç şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, memuriyet hayatlarını sürdürürken, bir yandan da sanatla, edebiyatla ve en çok da şiirle iç içe yaşamaktadırlar. Ayakları üzerine yeni kalkan genç Cumhuriyet, bir yandan modernleşme çabasındayken, aynı yıllarda Avrupa'da da çetin bir savaş yaşanmaktadır. Belediye Başkanı'nın kızı Suzan'ın Zonguldak'a geri gelmesiyle Rüştü ve Muzaffer'in şiire olan inancı daha da artar. Henüz lise öğrencisi olan Suzan, çevrenin istememesine rağmen iki gençle yakın arkadaş olur. Fakat 1940'lı yılların vebası olan verem, iki genç insanın da sağlığını git gide tehdit etmektedir. Rüştü ve Muzaffer'in hem kendi gelecekleri, hem de dünyanın gidişatı hayra alamet değildir... 

İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Kelebeğin Rüyası




Kaynak:ntvmsnbc, beyazperde.com

3 Eylül 2013

Fifty Shades of Grey filminin başrolleri belli oldu!


E.L. James tarafından kaleme alınan ve çok ses getiren Grinin Elli Tonu ("Fifty Shades of Grey") kitabı sinemaya uyarlanıyor. Çekimlerine devam eden filmin yönetmenliğini Sam Taylor-Johnson yapıyor. Merakla beklenen esas konu ise Anastasia Steele ve Christian Grey karakterlerini kimlerin canlandıracağı idi. Erotik bir konu içeren senaryodaki baş karakter Anastasia Steele rolü için uzun süre Emma Watson ismi geçmişti. Hatta Watson twitter adresinden konu ile ilgili bir twit de paylaşmıştı. 


Ancak yazar E.L. James twitter adresinden yaptığı açıklamada Anastasia rolü için güzel yıldız Dakota Johnson ve Christian Grey rolü için de yakışıklı aktör Charlie Hunnam ile anlaştıklarını duyurdu.


Yapımcılığını Michael De Luca ve Dana Brunetti'nin üstlendiği Fifty Shades of Grey (Grinin Elli Tonu) filmi 1 Ağustos 2014 tarihinde seyirci ile buluşacak.

Source: insidemovies

2 Eylül 2013

Aids’li Ron Woodroof'un Hayatı Film Oluyor!





Uyuşturucu bağımlısı ve HIV taşıyıcısı (AIDS) Ron Woodroof'un yaşam mücadelesini konu alan Dallas Buyers Club filminin ilk görüntüleri yayınlandı. Filmin başrolü için seçilen Matthew McConaughey'in rolü için yaklaşık 20 kilo verdiği bilgisi fragmandan da rahatlıkla anlaşılabiliyor.

1986'da bu amansız hastalığa yakalanan Ron Woodroof'a doktorlar en fazla 30 gün ömür biçer ancak Ron mücadeleyi bırakmaya niyetli değildir. Food and Drug Administration (FDA) tarafından onaylı olarak kullanılabilen tek ilaç olan AZT ile kalan ömrünü tamamlaması beklenen Ron, çareyi doğal bitkilerde yani alternatif tıpta arar. Bu doğal bitkiler ve yöntemleri araştırdıkça bir yandan da müthiş bir ilişki ağı oluşur. Ve Ron, bu sayede Dallas Buyers Club adının verdiği bir kulüp kurar ve FDA'nın ilaçları yerine doğal yöntemlerle tedavi olmak isteyen onlarca insan bu kulübe katılır. İşte bu noktadan sonra ilaç endüstrisinin lobileri bu durumu engellemek adına Ron Woodroof'a savaş açar.

Yakışıklı oyuncu Matthew McConaughey rol için 20 kilo verdi.

30 gün yaşarsın denmesine rağmen teşhisin konulmasından sonra kendi yöntemleriyle tam 2191 gün hayatta kalan Ron Woodroof'un yaşam mücadelesini gözler önüne seren filmin yönetmenliğini Jean-Marc Vallée yapıyor. Başrollerinde Matthew McConaughey, Jennifer Garner ve Jared Leto'yu izlediğimiz filmin gösterim tarihi ise 1 Kasım 2013.


İyi seyirler...


İŞTE FİLMİN FRAGMANI

Dallas Buyers Club